Yagmurun Elleri
Birşeyler karalamayalı yaklaşık 1 yıl olmuş, aslında tüm sosyal medya kanallarına bir ara verdiğimden beri çok da yeni şeyler üretemedim doğrusu. Fakat bir süre önce geri döndüm. 1 yıllık verdiğim bu aranın sonucunda, artık dünyanın ne kadar değiştiğini, ve buna ayak uydurmamanın imkansız olduğunu anladım. Evet, instagram vs. bütün bunlar gerçekten sağlam bir psikolojik altyapı gerektiriyor, onlardan zarar görmemeniz için. Fakat teknolojinin getirdiği tonla yeniliği kucaklamak, bu sistemin bir parçası olmayı da beraberinde getiriyor.
Sistem derken kötü algılanmasın. McDonalds ve iPhone’larımızı da çok seviyoruz, bindiğimiz arabalardaki klimaları da. Ve teknoloji artık sadece evlere değil, sosyal medya hesaplarıyla kişisel hayatlarımıza da girmiş durumda. Ben bu girişe artık dur demenin değil, onunla düzgün bir ilişki kurmanın doğruluğuna inanıyorum artık. İnsan baktığı şeyde sadece kötüyü görüyor çoğu zaman. Ben de bu uygulamaların hep kötü yönüne odaklanmış ve bir ara vermiştim. Bu bir yıl, iyi yönlerini de görmemi sağladı.
Çektiğim fotoğraflara baktığımda, onları sadece çerçeveletip evimin duvarına asacak olduğumu bilsem, eminim ki şirketten yıllık izin alıp ekipmanı sırt çantasına koyup olmadık yerlerde olmadık pozisyonlarda bu işi yapmazdım, böyle güzel fotolar da ortaya çıkmazdı. Yani en azından ben güzel olduğuna inanarak koyuyorum internete, hesaplarıma. Bu sebeplerden biri aslında. Düşüncelerimi şekillendiren olaylardan biri de, Grup Yeni Türkü’nün ‘Yağmurun Elleri’ adlı şarkısının sözlerinin ünlü bir İngiliz şaire ait olduğunu öğrenmem oldu. E.E. Cummings’ten 'Somewhere i have never travelled adlı bir şiire.
Şarkıda hiç kimsenin, yağmurun bile böyle küçük elleri yoktur diyor. Şiirde de baştan sona bütün şarkının sözleri var. Son mısrası da ‘nobody,not even the rain has such small hands’ şeklinde bitiyor. Şimdi ben bunu öğrendiğim gün pistteyim, mutlu mutlu öğrencilere mercedes’leri kullandırıyoruz ve bir allahın kulu bile nasıl bir acı çektiğimin farkında değil. Ruhum parçalanıyor orda. Ama o an herkesi ve herşeyi seviyor gibi yapıyorum, hep yaptığım gibi. Derken bi arkadaş bi twitter bağlantısı atıyor, içinde bir film sahnesi, kız filmde bu şiiri okuyor ve sahne bitiyor. Kız güzel diye atmış bana linki arkadaşım ama işte ben o kızın nobody,not even the rain,has such small hands deyişini gördüm ya allam dedim olamaz bu hayır gerçek olamaz inanılmaz bişey bu hemen bulmalıyım hangi şarkıydı bu neydi bu neydi neydi derken… Bam. Yeni Türkü, Yağmurun elleri. Tabi ya.
Şimdi efendim sizi niye sıktım: Şunun için. Yeni Türkü grubu bu şiiri büyük ihtimalle bir kitaptan okudu. Onu biri İngilizce'den Türkçe'ye çevirdi. Sonra bunlar Türkçesini bestelemeye karar verdiler, albüme koydular. Ben de 30 sene sonra bir kış gününde ufak ufak ölüyorken twitter diye bir uygulamadan gelen link’le günümü apaydınlık yaptım. Sonra instagrama girdim, yurtdışında bu şiiri birbirine söyleyerek ilan-ı aşk edenler mi dersin, ülkemizde bu şarkıyla youtube’da sevgilisine romantik video klipler hazırlayanlar mı (kanayan gül de var) işte efendim bebeği küvezdeyken ona uzaktan ninni olarak bunu okuyanlar mı dersin, neler neler. Hepsi iyilik güzellik işte.
Sonra düşündüm. Dünyada kuzeyle güneyin zıtlığı gibi kötü şeylerle iyi şeylerin de zıtlığı var. Ve bizler iyi olmaya çalışan insanlar olarak belki biraz daha çok iyilik yapmalıyız. Dengenin iyiye kaymasında çorbada bi tuzumuz olması için. Bunu yaptığımız yer bir McDonalds lokantası da olabilir, iPhone ile attığımız bir tweet, ya da instagrama koyduğumuz bir fotoğraf da olabilir. Kötü sanılan şeyleri iyiliğe hizmet için kullanabiliriz, bu bizim seçimimiz olur.
Yeni Türkü o şiiri çok sevmekle kalabilirdi. Ama Türkçeye çevirip o şarkıyı yaptılar. Şimdi o küveze ninni okuyan kadının oğlu doktor olmuş, youtube’da şarkının binlerce yorumunun içinde denk gelince okudum. Hala oğluna bazen o şarkıyı söylermiş. E.E. Cummings de yaşasaydı çok mutlu olurdu eminim, herşeyi başlatan kişi olarak. İşte instagrama twittera facebooka dönme sebeplerimden biri buydu. Bütün bunlara ulaşabilmek, sizlere de ulaştırmak, hatta daha fazlasını yapmak. Bir tane daha sebebi var aslında biraz da itiraf, ya artık baya baya canım sıkılıyodu ya hahah :D Bir sonraki yazımda görüşmek üzere, beni instagram’dan takip etmeyi unutmayın :D:D