Viski Günlüğü No:3 Bunnahabhain 12
6 Eylül 1991.
O sene Sezen Aksu’nun ‘Hadi bakalım kolay gelsin’ şarkısı piyasaya yeni çıkmış, ki 90’lar türkçe pop’un startını veren 3 şarkıdan biridir kendisi (diğer ikisi yine 91de çıkan Yonca Evcimik’in Abone şarkısı ve Harun Kolçak’ın Gir Kanıma’sı), Mesut Yılmaz başbakan olmuş, bense 5,5 yaşında minnak bir talebe olarak okul hayatıma start vermişim. O yıllarda biraz hiperaktif olduğum için 1 sene erken vermişler beni okula.
Hani bazı insanların çocukluk arkadaşları, bebeklik arkadaşları, hatta embriyo arkadaşları fln olur ya, benim de ilk arkadaşlarım 5,5 yaşındayken olmuş. Okulun ilk günü bahçede, ve nasıl bir öngörü ise anneler yanyana olduğumuz o anı o gün fotoğraflamayı başarmışlar. Murat, Can ve ben. Bundan 25 sene önce. Üçümüzde de kameraya bakarak muzip bir gülümseme, tanışalı 5 dakika olmuş belki ama çok mutluyuz.
Bunnahabhain 12 viskisinden dökülen güzel bir kadeh, masadaki yerini bu üçlünün 25 yıl sonraki buluşması için alıyor. Murat yurtdışında yaşadığı için toplaşamıyorduk. Üç yeşilköylü olarak tabi ki de Yeşilköy North Shield’de buluştuk. Bilenler vardır Bunnahabhain hem söylenmesi hem bulması zor bir viski, ben hızlıdan ‘bunahabin’ diyip geçiyorum valla. Aslında o habin kısmı havin okunuyor ama ben o detaylara giremiycem şimdi, eski iskoç dili hakkında bilmişlik taslamak istemiyorum. Bu eski iskoç dili kadar nadide bir şişe, o şişe kadar nadide bir dostluk hikayesi.
Murat Kanada’da büyüdü, İngiltere’de yaşıyor. Amm, ımmm, emm fln yapıyo sürekli süper bi hali var. Minibüs diyosun gülmeye başlıyor çünkü minibüs bu ülkenin dışında yaşayan herkes için komik bişey. Can desen, onla ne günler geçirdik. Ne hatıralarımız var. Evlendi, çocukları oldu, inanılmaz kilo verdi, ama telefondaki ‘alo’su hiç değişmedi.
Can’ın ilk oğlu Emirhan doğduğunda (haziran 2014), daha 9 saatlik iken onu görme fırsatım olmuştu. Can’la odaya girdik, bebek annenin yanında bana ters şekilde omzunun üstünde yatıyor. Can ‘oğlum bak emre geldi’ diyince, bebeğin kafasını 90 derece döndürüp sanki tanıyormuş gibi benim gözlerimin içine bir bakışı var, hala hatırladığımda çok değişik hissederim. Benim için çok şaşırtıcı bir andı. Hiçbir zaman unutamam sanıyorum. Bebeğin ziyaret defterine de bu olayı itinayla yazdım. Büyüyünce okusun da gülümsesin diye.
Büyüyünce yapmasını istediğim bişey daha var aslında. Bizim Can’la birbirimize verdiğimiz bir söz vardı çünkü, ikimizin de çocuğu olunca ve büyüyünce, onları karşımıza alıp ‘yahu kerata sen daha şu kadardın elime doğdun minimini minnacıktın ah ah vah vah’ diyip onları deli gibi uyuz etmek istiyoruz:D. Biz çocukken bize çok yapıldı biz de onlara yapıcaz. Yani böyle bir hayalimiz var. O an çocukların içlerinden geçen ‘yawf b.s.g. allasen’ cümlesini ve yüz ifadesini yakalayıp birbirmize bakıp gizliden kahkaha atıcaz ama ne var ya noluyo diye sorduklarında onlara cevap vermiycez fln :D
Yaa işte dostlar bi kadeh viski amma çok hatıra getiriyor insanın aklına. Şimdi bi viskiye bu kadar anlam yüklenir mi diye düşünebilirsiniz, ama aslında yüklemiyorum. Masadaki viski kadehi sadece bir araç, bir hatırlama aracı. Bu bir şarkı da olabilir, bir atkı, bir sandalye de. Tek farkı, ben bu anları kaydediyorum. Fotoğraf da çekiyorum, bir bardak viski ile kutluyorum da. Ne var yani güzel anları zenginleştiriyorsak? Gönül isterdi ki şu 25 yılı, 25 yıllık bir viskiyle kutlayalım ama, o da amma pahalı arkadaş ya :D
Ama şurası kesin, o hayalimizdeki kahkayı attığımızda evimde bir şişe Bunahabhain olmasını çok isterim. Mutluluğa kilit vurmuş gibi oluruz. Güzel olur bence. Ne dersin? Hadi Cabo :D